Son dönemde siyaset arenasında meydana gelen gelişmeler, Orta Doğu'daki hâkim güçlerin stratejik duruşlarını bir kez daha gözler önüne serdi. İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, bu durum Gazze’deki çatışmaların göz ardı edilmesine neden oldu. Peki, İsrail’in bu saldırılarla aslında ulaşmak istediği hedef ne? Bu sorunun yanıtı, bölgedeki dinamikleri anlamak adına büyük bir önem taşıyor.
İsrail, tarihsel olarak İran ile olan rekabetini ve düşmanlığını derinleştirirken, bu iki güç arasındaki gerilim, sadece askeri değil aynı zamanda siyasi ve ekonomik bir savaşa dönüşmüştür. İran’ın nükleer programı, İsrail için bir tehdit kaynağı olarak kabul ediliyor. Bazı analistlere göre, İran’ın nükleer silah edinme potansiyeli, bölgedeki güç dengelerini değiştirebilir ve İsrail’in varlığını tehdit edebilir. Dolayısıyla, İsrail’in İran’a yaptığı saldırılar, bu durumu engellemeye yönelik bir strateji olarak değerlendirilmektedir.
Ayrıca, İsrail’in bu saldırıları, iç politikada suistimallerine ve eleştirilere yanıt verme çabası olarak da görülebilir. Siyasi liderlik ve halkın dikkatini Gazze’deki çatışmalardan başka yöne çekmek için kullanılabilecek bir manevra olarak öne çıkıyor. Bu tür askeri eylemler, uluslararası destek ve dayanışma arayışında da İsrail için bir yol olabilir. Ancak, bu durumun uzun vadeli sonuçları ne olacak? Ve bu askeri operasyonlar, gazze'de insani krizin derinleşmesine neden olaca mı?
Gazze, yıllardır süregelen çatışmaların merkez üssü durumundayken, bölgede yaşanan insani kriz giderek derinleşiyor. Hatırlanacağı üzere, Gazze’deki Filistinli gruplar ve İsrail arasındaki gerilim, birçok kez şiddet eylemlerine dönüşmüştü. İsrail’in sık sık gerçekleştirdiği hava saldırıları ve kara operasyonları, Gazze’de büyük yokluk ve acılar yaratıyor. Ancak, bu durum uluslararası toplumun dikkatini genelde İran’a yönlendirdiği için Gazze’deki insani dram çoğu zaman göz ardı ediliyor.
İran’a yönelik saldırılar, bazı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların dikkatini çekerken, Gazze’de kalan sivillerin durumu daha da kötüleşmektedir. Ülkeler arası ilişkilere dâhil olan güçlerin, bir yanda askeri stratejilerini sürdürürken, diğer yanda Gazze’deki durumu görmezden gelme çabaları, bölgedeki karmaşayı derinleştirmektedir. Gazze’nin halihazırda yaşamakta olduğu çaresiz durum, belki de asıl sorun olan İran’ı gölgede bırakıyor.
Özellikle Filistinli siviller, bu durumu daha fazla yaşamak zorunda kalıyor. Hükümetlerin arka planda yürüttüğü savaş stratejileri, halkı daha fazla mağdur ediyor. Açıklanan rakamlar, Gazze’deki çatışmalar sonucu hayatını kaybedenler ve yaralananların sayısının son yıllarda ciddi oranda arttığını gösteriyor. Bu noktada İsrail’in İran’la olan mücadelesinin, gün geçtikçe Gazze’deki çatışmaların göz ardı edilmesine yol açtığına dikkat çekmekteyiz.
Sonuç olarak, İsrail’in İran’a olan saldırıları, birçok faktörü göz önünde bulundurarak değerlendirildiğinde, bölgedeki denklemi değiştirecek bir strateji olarak öne çıkıyor. Ancak, bu durumun Gazze’deki siviller için yarattığı insani krizin derinleşmesine yol açtığı da bir gerçek. İsrail’in hedefinin yalnızca askeri bir galibiyet veya uluslararası destek kazanımı değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki uzun vadeli stratejik avantaj elde etmek olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, sorulması gereken temel soru: Bölgede bu kan kaybı ve insani kriz ne zaman son bulacak?