Denizli, bir aile dramına tanıklık ederek sarsıldı. Yatalak annesinin şiddetine maruz kalmasının ardından şizofren olduğu belirtilen bir doktorun, elindeki durumu istismar etmesi, toplumu derin bir üzüntüye boğdu. Olay, genç doktor İ.B.’nin, yatalak annesi A.B.’yi döverek komaya sokmasıyla gün yüzüne çıktı. Psikolojik problemleri daha önceden bilinen İ.B., annesine karşı gerçekleştirdiği bu vahşetle, hem ailesini hem de çevresini derinden etkileyen bir olayın merkezine yerleşti.
Olayın meydana geldiği gün, komşuların ailedeki seslerden şüphelenmesiyle başladı. Sürekli olarak Doğal Tıp alanında doktorluk yapan İ.B., annesinin fiziksel ve zihinsel durumundan faydalanarak onu yanına almıştı. Ancak bu durum, İ.B.'nin ruhsal sağlığındaki dengesizliklerle birleşince, korkunç bir sonuca yol açtı. Komşularından birinin durumu yetkililere bildirmesi sonrası, emniyet güçleri olay yerine intikal etti. Ekipler, yatalak kadının ağır yaralı olduğunu görünce hemen ambulans çağırdı.
Yataktan vazgeçmeyen A.B., olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından hastaneye kaldırıldı. Hayati tehlikesinin bulunduğu, doktorların açıklamalarıyla tespit edildi. Yapılan tıbbi müdahale ve takip süreci, A.B.'nin durumunun ciddiyetini gözler önüne serdi. Aile üyelerinin duruma ilişkin şikayette bulunması ile İ.B. hemen gözaltına alındı. Emniyette verdiği ifadesinde, “Annemle aramızda sürekli sorunlar vardı. Ama böyle bir şey yapmayı asla düşünmemiştim,” diyerek durumu savunmaya çalıştı.
Denizli'nin çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler, olaydaki vahşeti kınayarak başladı. Aile içindeki şiddetin sadece bireyleri değil, tüm toplumu etkileyen bir sorun olduğunu vurgulayan sosyal hizmet uzmanları, olayı eleştirdi. “Yalnızca fiziksel değil, duygusal ve psikolojik şiddet de toplumu tehdit ediyor,” diyen bir sosyal hizmet uzmanı, düzenlenen seminerlerde aile içi şiddetin önlenmesi gerektiğini savundu. Şizofreni hastalığına sahip bireylerin tedavi süreçlerinin önemine değinen uzmanlar, “Bu tür durumlar, ruh sağlığına gereken önemin verilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor,” ifadelerini kullandı.
İ.B.'nin tutuklanması, toplumda bir nebze de olsa rahatlama yaratsa da, A.B.’nin durumu hala belirsizliğini koruyor. Hastanedeki tedavi süreci sürerken, ailesi sürekli olarak bilgi almak için hastane önünde bekliyor. Olayın ardından Denizli'deki aile, içsel bir travma yaşarken, şiddetin ve istismarın önlenmesine yönelik farkındalığın oluşturulması gerektiği bir kez daha gündeme geldi. Eğitim, sosyal hizmetler ve sağlık alanlarından yetkililerin bu tür durumlarla daha fazla ilgilenmesi gerektiği açıkça ortaya konmuş oldu.
Denizli’de yaşanan bu korkunç olay, sadece bir ailenin değil, toplumun da ruh sağlığı ve şiddetle mücadelesine dair bir uyarı niteliği taşıyor. İ.B.'nin cezaevinde de psikoloji tedavisine nasıl devam edeceği ise henüz merak konusu. Uzmanlar, bu tür travmaların toplumda kalıcı izler bıraktığına dikkat çekerken, benzer olayların yaşanmaması için acil önlemler gerektiğini vurguluyor. Toplumda, aile içi şiddet konusunda farkındalık oluşturacak eğitimlerin hayata geçirilmesi sağlanmazsa, daha birçok ailenin benzer trajedilerle karşılaşması mümkün.
Sonuç olarak, Denizli’deki bu acı olay, aile içi şiddete karşı sesimizi yükseltme ve bu konunun üzerine kararlılıkla gitmemiz gerektiğini bizlere hatırlatıyor. Unutmayalım ki hiçbir birey, en yakınlarından bile olsa şiddete maruz kalmamalıdır. Aile içi şiddetle mücadelede yalnızca kararlılık değil, aynı zamanda toplumun genelinin desteği de gereklidir. Bireysel ve toplumsal bilincin artırılması, bu tür olayların önüne geçmek için hayati öneme sahip.