Çin, son yıllarda dünya ekonomisinde önemli bir aktör haline geldi. Ekonomik büyüme oranlarıyla dikkat çeken bu dev ülke, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile yaşadığı ticaret savaşlarına rağmen büyüme ivmesini sürdürüyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın uyguladığı politikalar, Çin'in ekonomik dinamiklerini etkilemek için tasarlanmış olsa da, görünüşe göre bu stratejilerin beklenen etkisi gerçekleşmedi. Bu makalede, Çin ekonomisinin Trump’ın politikalarına karşı nasıl bir performans sergilediğini ve gelecekteki olasılıkları ele alacağız.
Son yıllarda, Çin'in ekonomisi dünya genelinde pek çok uzman tarafından en hızlı büyüyen ekonomi olarak değerlendirilmektedir. 2020 yılının başlarında COVID-19 pandemisinin patlak vermesiyle birlikte şekillenen küresel ekonomik kriz, pek çok ülkeyi olumsuz etkilese de, Çin’in ekonomisi bu süreçten daha az etkilenerek 2021 yılında %8,1 oranında bir büyüme kaydetti. Bu, Çin’in pandemiden sonra toparlanma sürecine girdiğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Amerika Birleşik Devletleri, dünya ekonomisinde önemli bir yere sahip ve Trump döneminde uygulanan ticaret politikaları, Çin ile olan ticaret ilişkisinde derin yarılmalara yol açtı. Ancak bu duruma rağmen, Çin, iç piyasasını ve teknoloji alanını güçlendirerek büyümesine devam etti. Bu durum, Çin’in yalnızca dış ekonomik faktörlere bağlı olmadığını, aynı zamanda kendi iç dinamikleri sayesinde de güçlü bir performans sergileyebileceğini gösteriyor.
Donald Trump, 2017-2021 yılları arasında görevde olduğu sürede Çin ile olan ticaret ilişkilerini yeniden yapılandırmaya yönelik bir dizi adım attı. Tarife artışları, Çin ürünlerine uygulanan sınırlamalar ve teknoloji transferi konusundaki kısıtlamalar, iki ülke arasındaki gerginlikleri daha da artırdı. Ancak, bu politikaların Çin ekonomisinin dinamiklerini köklü bir şekilde değiştirdiği söylenemez.
Çin hükümeti, Trump’ın politikalarına karşı yanıt verebilmek için çeşitli stratejiler geliştirdi. Öncelikle, iç tüketimi arttırmaya yönelik politikalar uygulandı. Ülke genelinde tüketici harcamalarının artırılması için teşvikler sağlandı. Bu adımla birlikte, Çin’in iç piyasa gücü arttı ve dışa bağımlılığı azaldı. Ayrıca, yüksek teknoloji alanında yapılan yatırımlar, Çin’in küresel sanayi zincirindeki rolünü pekiştirdi.
Sonuç olarak, hedge fonlarının ve büyük yatırımcıların, Donald Trump’ın politikalarının Çin ekonomisi üzerindeki etkisini abarttığı görüldü. Gerçekte, Trump’ın uyguladığı sürdürülebilir olmayan agresif politikalar, Çin’in büyüme hikayesini etkileyemedi. Çin’in hükümeti, gerekli reformları ve stratejileri hayata geçirerek, Trump döneminde bile sağlam bir ekonomik seferberlik gerçekleştirdi.
Ekonomistlere göre, Çin’in büyüme ivmesinin devam etmesi için yapılması gereken en önemli şeylerden biri, yeşil enerji ve sürdürülebilir kalkınmaya daha fazla odaklanmaktır. Bu strateji, hem iç pazarın güçlenmesine katkı sağlayacak hem de uluslararası alanda Çin’in yeşil teknoloji alanındaki öncülüğünü pekiştirecektir. Böylece, Çin’i hedef alan tüm ticaret engellemeleri ve politik baskılara rağmen, ekonomik büyümeye devam edecektir.
Sonuç olarak, Çin ekonomisinin Trump’a rağmen büyüme serüveni, sadece istatistiklerle değil, aynı zamanda geleceğe yönelik umut verici stratejilerle de şekillenmektedir. İç dinamiklerini geliştiren ve dış faktörlere dayanıklılığını artıran Çin, dünya ekonomisinde başat bir oyuncu olmaya devam edecek gibi görünüyor.