Antalya’nın kalbinde, 45 dakika süren bir dolu yağışı, hayatı durdurdu. Birçok vatandaş için sıradan bir gün olan 5 Ekim, aniden bir felakete dönüşerek unutulmaz bir deneyim haline geldi. Dolu yağışı, sadece tarım arazilerine değil, aynı zamanda evlere, araçlarına ve insanların ruh hallerine de büyük zararlar verdi. Vatandaşlar, yaşadıkları korkutucu anları gözyaşlarıyla anlattılar. Dolu felaketi, şehirde maddi ve manevi zararlara yol açarken, kimi aileler için yıkıcı sonuçlar da doğurdu. İşte, Antalya’da yaşanan dolu felaketinin izleri ve mağdurların yaşadıkları…
Antalya ilinin farklı bölgelerinde bir anda beliren yağmur bulutlarının gökyüzünü kaplaması, kısa sürede dolu yağışına dönüştü. 45 dakika içerisinde oluşan dolu, kimi yerlerde yumurta büyüklüğüne kadar ulaşarak çevreye büyük zarar verdi. Hızla değişen hava durumu, vatandaşları hazırlıksız yakaladı. Birçok kişi, iş yerlerinde ya da evlerinde bu ani durumla karşılaştı. Mağdurlardan biri, “Bir anda dışarıdan gelen gürültüyle irkildik. Pencereden baktığımda dolunun büyüklüğünü görünce korkmaya başladım; dışarı çıkan hiç kimse kalmadı. Herkes kendini korumaya almaya çalıştı,” sözleriyle o anları anlattı.
Fırtınayla birlikte yağan dolu, özellikle tarım alanlarına büyük zarar verirken, otomobillerde cam kırılmalarına ve çatlaklara yol açtı. Birçok çiftçi, tarlasındaki ürünlerin yok olduğunu bildirirken, hayvanlarını korumaya çalışan çiftçiler ise çaresizlik içerisinde kalakaldı. Dolu felaketinin ardından gelen sel sularının etkisi de ayrıca maddi zararı artırdı. Çok sayıda otomobil, dolu ve su altında kalırken, araç sahipleri büyük maddi kayba uğradı. Sokakları su ve dolu doldururken, bazı mahalleler tamamen kar altında kalmış gibi görünüyordu.
Dolu felaketini yaşayan vatandaşlar, yaşadıkları kayıpları anlatırken gözyaşlarına boğuldular. Bazı aileler, evlerinin hasar gördüğünü ve eşyalarının kullanılamaz hale geldiğini dile getirdi. “Bütün yaz biriktirdiğimiz parayı tarlaya yatırdık. Şimdi elimizde ne bir ürün var ne de bir maddi değer,” diyen genç bir çiftçi, içinde bulunduğu durumu şöyle dile getirdi. “Bu dolunun sadece tarıma değil, bizlere de büyük bir yıkım getirdiğini biliyoruz. Borçlarımız artacak, hayvancılığımız tehlikede,” diyerek yaşadığı korkuyu paylaştı.
Dolu yağışının ardından zarar gören esnaflar da yine benzer durumlardan şikayetçiydi. Şehrin merkezine yakın bölgelerde bulunan pek çok dükkan, dolu yüzünden cam kırıkları ve su nedeniyle büyük hasar aldı. “Dükkanımda birkaç gün içinde yaptığım işleri kaybettim. Yeniden inşa etmem epey zaman alacak,” diyen bir esnaf, yaşanan süreçte devlet yardımına ihtiyaç duyduklarını belirtti.
Hükümet ve yerel yönetimler, yaşanan doğal afet sonrası toparlanmak adına çeşitli tedbirler almaya başladı. Zarar gören vatandaşların talepleri karşılanmaya çalışılıyor ancak genellikle geçici çözümlerle itibaren, kalıcı çözümlere odaklanmak gerektiği vurgulanıyor. ANKA’nın haberine göre, yaşanan bu olaylar karşısında, belediyelerin hizmetleri ve destekleri genellikle yetersiz kalıyor. Dolu felaketi ile ilgili bir durum değerlendirmesi yapılması için yetkililere çağrıda bulunuluyor.
Sosyal medya üzerinden de birçok kullanıcı, Antalya’daki dolu yağışını ve getirdiği etkileri paylaştı. Herkes yaşananları kendine göre yorumlarken, ortaya koydukları dayanışma ruhu dikkat çekiciydi. Mağdur olanlar, deneyimlerini yazmanın yanı sıra, yaşadıkları halisaniyet ile sosyal yardımlaşmayı teşvik etmeye çalıştılar. “Birlikte olursak bu felakette güçlü kalabiliriz. Komşumuza elimizden geldiğince yardımcı olmalıyız,” ifadeleriyle sosyal medya üzerinden çağrıda bulunan pek çok kişi, kendi aralarında yardımlaşma kampanyaları başlattı.
Sonuç olarak, Antalya'daki dolu felaketi, sadece maddi kayıplarla değil, insanların ruh halindeki derin etkilerle de hatırlanacak. Bu gibi doğal afetlerin, hem bireyleri hem de toplumları nasıl etkilediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Umarız ki böyle durumlarla bir daha karşılaşmayız ve lakin yaşananların ardından bir araya gelecek bir dayanışma ruhunun içinde olmak elimizdedir. Günün sonunda, yaşanan dolu felaketi sadece bir hava durumu olayı olmaktan çıkıp, bireylerin yaşamına dokunan bir hikaye olarak kayıtlara geçti.